Bazı insanların hikâyesi, zamanı çoktan geçmiş takdirlerle doludur. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Bir sanatçı, bir bilim insanı ya da sadece yaptığı işin kalitesine odaklanmış herhangi biri, bazen yaşadığı çağda anlaşılmaz, kıymeti bilinmez. Yaptıkları iş, taşıdığı kalite ve kattığı değer, o kişi göçüp gittikten sonra, sessizce fark edilir. Ama değer artık anlaşılmış olsa da, kıymeti bilen için çoktan vakit geçmiştir.
Kaliteli iş yapmak, değerli bir iz bırakmak, zamanının alkışlarıyla ölçülebilecek bir mesele değildir. Bazı insanlar sadece yaptıkları işin mükemmelliğine, iç dünyalarının zenginliğine ve birikimlerine odaklanır. Dönemin popüler kültürüne kapılmadan, kısa vadeli ödüller peşinde koşmadan, inatçı bir kararlılıkla kendi değerlerini işlerler dünyaya. Ne var ki, bu kişilerin kıymetini bilmek bazen yıllar, bazen nesiller sürebilir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Van Gogh hayatı boyunca tek bir tablo satabildiğinde, bugün onun bir eserini milyonlarca dolara satın alanların anlaması gereken bir ders vardı aslında: Değerli olan şey, onu yapan kişi unutulsa bile değerinden hiçbir şey kaybetmez. Hatta aksine, zaman ilerledikçe o değer katlanarak artar. İşte o noktada, değerini geç fark edenler için büyük bir pişmanlık kalır geriye; keşke daha önce fark etseydik derler.
Bugün etrafımıza dönüp baktığımızda, kim bilir kaç insanın değerini anlamakta gecikiyoruzdur. Belki bir yazar, bir zanaatkâr, sessiz bir öğretmen ya da mahallemizde fark etmediğimiz ama gelecekte büyük yankı uyandıracak işler yapan biri vardır yanı başımızda. İşte bu yüzden, değerleri anlamak için beklemeyelim; bugün kıymetini bilelim, çünkü yarın çoktan geç olabilir.

